وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُوٓا اِلَّآ اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًاۜ اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَآ اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَآ اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَر۪يمًا
|
Demek ki hizmette, hürmette, sevgide birinci sırada en başta annelerimizin olduğunu, Allah'ın rızasını kazanmanın, cennete ulaşmanın yollarından birinin, anneye hizmet edip gönlünü hoş etmekten geçtiğini hiçbir zaman unutmayacağız.
MuhteremMüslümanlar !
Annelerimiz atasözlerimize de konu olur;
“Ana başa tâc imiş, her derde ilâc imiş.
Bir evlat pir olsa da, anaya muhtaç imiş”
“Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar.”
“Ana gibi yâr olmaz” gibi.
Bir yerimiz acısa anam deriz. Çünkü; anne deyince akla merhamet gelir. Anne deyince akla fedâkarlık gelir. Anne deyince akla karşılık beklemeden sevmek ve vermek gelir. Ayet-i Kerimede; “Biz ana ve babasına iyilikte bulunmayı insana tavsiye ettik. Özellikle anasını tavsiye ederiz ki, o, kat kat zaafa düşerek ona gebe kalmış, emzirmesi de iki sene sürmüştür” (6)buyruluyor.
Dokuz ay karnında taşıyan, bin bir güçlükle doğuran, aylarca emziren, yemeyip yediren, bezimizi değiştiren, hastalandığımız zaman başımızdan ayrılmayıp, bizim için uykusunu terk eden, bize ninniler söyleyen, bizlere konuşmayı, dua etmeyi öğreten annelerimize sevgimizi ifade etmek için her fırsatı iyi değerlendirmeliyiz.
Sadece anneler gününde hatırlamak, ondan sonra ilgilenmemek iyi bir müslümanın yapacağı iş değildir. Anneler, her zaman sevgiye, saygıya, hizmete ve hürmete layık olan en yüce varlıklardır. Annelerimiz sağken onları mutlaka razı etmeliyiz. Onlar sağken hiç ilgilenmeyip, hatta onları üzüp de, annemiz ölünce ağlamanın bir anlamı olmaz. Şayet annemiz hayatta değilse, onun için dua etmeliyiz. Kabrini ziyaret etmeliyiz. Onun için hayırlı işler yapıp, sadaka vermeliyiz.
Ne mutlu, annelerini sağken layıkıyla sevip, layıkıyla hizmet edenlere. Ne mutlu, onları sadece anneler günün de değil, her zaman hatırlayanlara.
Ne mutlu, annelerinin hayır dualarını alıp, dünya ve ahiret mutluluğuna erenlere.
Adnan TUNCER
Calw Din Görevlisi
08 Mayıs 2009
(1) – İsra:23
(2) – İsra:24
(3) – Riyazüssalihin (Müslim)
(4) - Nesai
(5) - Riyazüssalihin (Buhari veMüslim)
(6) – Lokman:14
|
Muhterem Müslümanlar !
Bu gün sizlere annenin dinimizdeki yerini ve annelerimize karşı sorumluluğumuzu anlatacağım.
Bize sayısız nimetler veren Allah’a karşı ibadet etmek nasıl farz ise, bizim dünyaya gelişimize sebep olan ana ve babamıza hürmet, saygı ve hizmette bulunmak da Allah'ın üzerimize yüklediği bir görevdir. Bakınız Yüce Allah; İsra Suresinin 23. ayetinde ana-babamıza nasıl davranmamız gerektiği konusunda ne buyuruyor.
“Rabbin, kendisinden başkasına ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme. Onları azarlama.” (1)
Görüldüğü üzere Rabbimiz, anne-babamızı üzmek, kalplerini incitmek bir yana; ana-babamıza karşı en ufak bir hoşnutsuzluk göstermeyi, ana-babamıza “Öf” bile demeyi yasaklamıştır.
Yüce Allah İsra Suresinin 24. ayetinde ise onlara karşı son derece saygılı, hoşgörülü davranmamızı ve onlar için dua etmemizi şöylece emretmiştir.
“Onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu göster ve de ki: Rabbim!, Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (2)
Muhterem Mü’minler !
Bir gün adamın biri Peygamber Efendimize “Ey Allah’ın Resulü, görüp gözetmeye en layık olan kimdir ?“ diye sordu.
Peygamberimiz (s.a.s.) “Annen, annen, annen sonra baban, sonra sırasıyla yakın akrabalarındır” (3) buyurdu.
Başka bir Hadis-i Şerifte de;
“Cennet annelerin ayakları altındadır.” (4) buyurmuştur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.); kendisine hangi amelin daha faziletli olduğu sorulduğunda “vaktinde kılınan namazdan sonra ana-babaya iyilik yapmaktır”(5) buyurmuştur.
|