|
|
|
TEVÂZU
وَلاَ تَمْشِ فِي الأَرْضِ مَرَحاً إِنَّكَ لَن تَخْرِقَ الأَرْضَ وَلَن تَبْلُغَالْجِبَالَ طُولا
(İsra.37)
Muhterem Müminler!
Yüce Dinimiz İslam güzel ahlak dini, Sevgili Peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.s) ise güzel ahlakın en güzel örneğidir. Mümin, ancak güzel ahlakı ile kâmil manada imana erişebilir. Dolayısıyla İslam Dini, bizlere devamlı surette güzel ahlakı öğütlemiştir. Bu güzel ahlak prensiplerinden birisi de, tevazu sahibi yani alçakgönüllü olmak, mümine yakışmayacak olan kibir ve gururdan da uzak durmaktır.
Müslüman için, tevazu gösterip alçakgönüllü davranabilmek esastır. Kibir ve gurur ise, Allah’a ve ahiret gününe inanmış, Rasülünü rehber edinmiş herkes için, yasaklanmış ve hoş görülmemiştir. Malum olduğu üzere kibir; büyüklenme, kendini beğenme, yaratılışını ve bu dünyadaki var oluş sebebini unutmaktır. Gurur ise nefsine yenilme, hayale kapılma ve tam anlamıyla bir aldanmadır. Dolayısıyla bunlar, İslam’ın sevmediği kötü huylar olup Allah ve Resulü tarafından da hoş karşılanmamaktadır. Bununla ilgili olarak Yüce Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Şüphesiz Allah kendini beğenmiş, övünüp duran kimseleri asla sevmez."(1)
Aziz Kardeşlerim !
Mütevazı yani alçak gönüllü olmak dinimizin emridir. Allah Resulü (s.a.s): "Muhakkak ki Allahü Tealâ bana sizin mütevazi olmanızı vahyetti. Hiçbir kimse diğerine karşı övünmesin. Ve hiçbir kimse diğerine zülum ve haksızlık etmesin" (2) buyurmuşlardır. Sevgili Peygamberimiz, sonsuz bir tevâzu ve büyük bir edep sahibi idi. İnsanlara önce kendisi selam verir, büyük küçük kiminle konuşursa bütünüyle ona yönelir, el sıkıştığı zaman elini karşısındakinden evvel çekmez, sadaka verdiğinde sadakayı eliyle fakirin avucuna kor, bir meclise geldiğinde nerede boş yer varsa oraya oturuverirdi. Onu ilk gören heybetinden etkilenir, fakat görüşüp konuşunca yanından ayrılmak istemezdi.
Değerli Müminler!
İslâm'ın gayesi, insanlara dünya ve ahiret mutluluğunu kazandırmak, güven ve huzur içerisinde yaşamalarını sağlamaktır. Bir toplumun huzur ve sükûn içinde hayatını devam ettirebilmesi için o toplumun fertlerinin, birbirlerine sevgi, saygı ve kardeşlik duyguları ile sımsıkı bağlanmaları gerekir. Fertlerin birbirlerine karşı kibirli olduğu, herkesin kendini beğenip, başkalarını hakir gördüğü, sevgi bağlarının koptuğu bir toplumda huzur kalmamış demektir. Eğer mutlu ve huzurlu bir toplumda yaşamak istiyorsak kalplerimizdeki kin, haset, düşmanlık, kıskançlık, kibir gibi kötü huyları çıkarıp atmak zorundayız. Bunların yerine sevgi, fazilet, adalet, tevazu gibi güzel huylarla kalplerimizi doldurmak durumundayız. Bu durum aynı zamanda Allah'ın ve Resûlü’nün de bizlere kesin ve açık bir emridir. Öyleyse bizler de, Allah Resulünü tüm hayatımıza örnek alarak alçakgönüllü olmaya ve böylelikle de güzel ahlak sahibi bir mümin olmaya gayret edelim. Hutbemi Yüce Rabbimizin şu mesajıyla bitirmek istiyorum. Allah’u Teala buyuruyor ki: "Yeryüzünde böbürlenerek dolaşma. Çünkü sen (ağırlık ve azametinle) ne yeri yarabilir, ne de dağlarla ululuk yarışına girebilirsin"(3)
1- Lokman,18.
2- Riyazü’s- Salihın, 2/37.
3- İsra, 37.
Veli Hakan Ermem
Wiesloch DİTİB Camii Din Görevlisi
27 Şubat 2009
|
Bugün 17 ziyaretçikişi burdaydı!
|
|
|
|